Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde Barış İnşa Sürecinde Kadınlar
Makale İncelemesi: Shelly Whitman, 2006. Women and peace-building in the Democratic Republic of the Congo: An assessment of their role in the Inter-Congolese dialogue, African Journal on Conflict Resolution, 6 (1), 29-48.
Tuba Nilüfer Uğur
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, barış
ve demokrasiyi hiçbir zaman gerçek anlamda yaşayamamıştır. Kadınlar, çatışmalar
yüzünden orantısız bir şekilde acı çektiler, uzun yıllar boyunca ağır insan
hakları ihlallerine uğradılar ve uğramaya devam ediyorlar. Birçoğu cinsel
şiddet ve tecavüze maruz kaldı, silahlı gruplar tarafından öldürüldü, işkence
gördü ve esir alındı. Cinsel şiddete maruz kalan kadınlar, hem sosyal hem
ekonomik sonuçlar doğuracak şekilde damgalandılar, ailelerinden ve
toplumlarından dışlandılar ve tekrar üretime katılamadılar. Buna ek olarak,
birçok kadın, eşlerinin ölümü veya çatışmadaki aktif görevleri nedeniyle tek
başlarına ailelerine bakmak zorunda kaldı. Köyler, kendi çıkarları için yağma
edenler tarafından yok edildi. Çoğu insan su, temizlik, tıbbi malzeme veya
yiyecek gibi temel yaşam gereksinimlerinden mahrum kaldı. Bu nedenle, şiddeti
bizzat yaşayanlar olarak kadınların Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde barış
inşasına katılmaları ülkenin geleceği açısından kritik önem taşımaktadır. Ancak,
kadınların barış konusunda oynadıkları önemli roller genellikle
önemsenmemektedir. Kadınların sadece anne kapasiteleri, savaş mağduru veya bakıcı
olarak görülmeleri barış müzakerelerine ve siyasi faaliyetlere etkin bir
şekilde katılmalarını zorlaştırmaktadır. Bunun yanı sıra, barış inşasını
şiddetin olumsuz sonuçlarına bizzat maruz kalan kadınların değil de savaş planlayıcılarının
tasarlamasını beklemek kalıcı ve uzun vadeli çözümler için elverişli bir ortam
oluşturmamaktadır. Çünkü çoğu erkek müzakere masasına doğrudan savaş alanlarından
gelirken, kadınlar genellikle sivil hayatın içinden ve aile bakımı
görevlerinden gelmektedirler. Kadınların genel olarak erkeklerden daha çok işbirliğine
yatkın oldukları düşüncesi ve sivil hayatta çatışmaların asıl yükünü çekmeleri onlara
barış görüşmeleri için gerçekten barışı destekleyenler olarak vazgeçilmez bir
önem atfetmektedir. Ek olarak, kadınlar genellikle bir savaşta işlenen suçların
failleri değildir ve bu sebeple karşı taraf için daha az tehdit edici olarak
görülürler. Bununla beraber, kadınların toplumda anneler veya bakıcılar gibi
etnik, dini veya coğrafi ayrımları kesen rolleri vardır. Bu da çocuklar ve
toplumlar için güvenli ortam sağlama konusunda çok önemli bir faktördür.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan Ekim
2000'deki konuşmasında "kadınlar nesiller boyunca hem ailelerinde hem de
toplumlarında barış eğitimcisi olarak hizmet ettiler ve duvarlardan çok köprü inşa
etmede etkili olduklarını kanıtladılar” söyleminde bulunmuştur. Bu açıdan
bakıldığına “bir kadını eğitirseniz, bir aileyi de eğitirsiniz” atasözü barış
inşasına uygulanabilir. Çünkü genelde kadınlar, aileleri ve toplumları ile
ilgilenirken, barış inşasına dahil olan erkekler çoğu zaman yalnızca bunun kendilerini
kişisel olarak nasıl etkilediğiyle ilgilenmektedirler. Fakat bununla beraber, barış
süreçlerindeki kadın katkısının çok önemli olduğunun bilinmesine rağmen, kadınlar
birçok barış çabasında marjinal bırakılmışlardır. Bazı fikirlere göre,
kadınların barış süreçlerinde marjinalleştirilmesinin temel nedeni, kadınların
barışı sağlamada daha iyi olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, Afrika'da
kadınların genellikle müzakere ekiplerinden dışlandığı, bunun sebebi olarak da savaş
liderlerinin "kadınların uzlaşmasından korktuğu" ve “kadınların çok
fazla şey verdiği” söyledikleri ifade edilmiştir. Fakat ironik bir şekilde
kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak statüsü onlar için bir güçlenme kaynağı
olmuştur. Çünkü kadınlar sorunlarla başa çıkmanın yenilikçi yollarını bulmada ustalaşmışlardır.
Afrika'daki birçok kadın örgütü, barış anlaşmalarının imzalanmasında toplumsal
cinsiyet perspektifinin dikkate alınmasını sağlamak ve böylece erkek egemen bir
süreçte kadınların ihtiyaç ve beklentilerini su yüzüne çıkarmak için barış
inşası çalışmalarına etkin bir şekilde dahil olmuşlardır.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin
geleceği çatışmalar sebebiyle hala kesin olarak çizilememiştir. Savaş ve
yolsuzluk yüzünden harap olmuş bu geniş bir topraklarda hükümetin toplumunda
kadınlara yönelik ayrımcılığı ele alması gerektiği son derece açıktır. Tecavüz,
doğurduğu ciddi sonuçlar nedeniyle görmezden gelinemeyecek bir suçtur ve tecavüze
maruz kalanların ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra kadınların güçlenmesine katkıda bulunan
programlara daha fazla para ve taahhüt verilmelidir. Buna ek olarak mağdurlar,
failler ve toplum tecavüz ve insan hakları konusunda eğitilmedir. Kadınların
barış sürecine katılımı, toplumsal cinsiyet bilinci açısından olumlu sonuçlar verse
de süreçteki düşük temsil düzeyi ve Kongoluların kadınlara yönelik tutumlarını
değiştirmenin zorlukları nedeniyle, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde eşitliğe
giden yol henüz kat edilmiş değildir. Uluslararası toplum, kadınların daha çok dahil
edilmesini ve kadınlara karşı suçlardan sorumluların yargılanmasını aktif
olarak teşvik etmelidir. Kongolu kadınlar ciddi şekilde mağdur oldu, ancak aynı
zamanda kendi kendilerini güçlendirdiklerini de gösterdiler. Çabalarına ve barışa
yönelik katkılarına nadiren vurgu yapılsa da kadınlar, erkek meslektaşlarının
aksine Kongo'nun her yerinde siyasi bağlantıları veya etnik kökenleri fark
etmeksizin barış için çalışan mekanizmalar kurdular. Sonuç olarak, kadınların
barışa ihtiyaç duydukları bir gerçektir ancak daha da önemlisi barışın
kadınların katılımına ihtiyaç duyduğu da artık göz ardı edilemeyecek büyük bir
gerçektir.
Yorumlar
Yorum Gönder