Bosna Hersek’te Soykırım ve Cinsel Şiddet Suçları
Makale İncelemesi: Olujic, M.B., 1998. Embodiment of Terror: Gendered Violence in Peacetime and Wartime in Crotia and Bosnia-Herzegovina, Medical Anthropology Quarterly, 12(1): 31-50.
Tuba Nilüfer UĞUR
Cinsiyete
dayalı şiddet yalnızca savaş zamanında ortaya çıkan özel bir işkence türü
değil, kökleri barış zamanında yerleşmiş eylemlerdir. Barış zamanındaki
gündelik hakimiyet ve saldırganlık modelleri, savaş zamanı eylemler ile
paralellik gösterirken; barış zamanındaki tecavüz metaforları ve sembolleri de
savaş zamanlarında gerçek tecavüz eylemlerine dönüşmektedir. Savaş zamanlarında
özellikle kadınlara yönelik gerçekleştirilen cinsel şiddet eylemlerinin bir
silah olarak ve toplumsal düzeni manipüle etmek amaçlı kullanılmasının
sebepleri toplumun barış içindeki sosyokültürel dinamikleri, beden, cinsellik
ve onur metaforları ile ortaya çıkmaktadır. Nitekim barış zamanında Güneydoğu
Avrupa kültüründe kadın bedeni üzerinde şekillenen şiddet, namus, utanç ve
cinsellik kavramları olmasaydı, eski Yugoslavya'daki savaş tecavüzleri bu kadar
etkili bir işkence yöntemi ve terör silahı olmayacaktı.
Bosna
Hersek’te yaşanan soykırım öncesine baktığımızda kadınların erkekler tarafından
kontrol edilmesi ve cinselliklerinin korunması, erkek egemenliğini
meşrulaştırmak için uygun bir araç olmaktaydı. Erkeklerin kadın onurunu
korumasının dinamiği, güneydoğu Avrupa'daki Slav halkların karmaşık geleneksel
kültürlerinde gömülüdür. Buradaki ataerkil sistemin ve Yugoslav kültürünün
temel noktası; çiftlik hayvanları ve toprak gibi tüm mülklerin baba soyu
tarafından kontrol edildiği “zadruga” olarak adlandırılan kurumsal geniş aile
yapısıdır. Kadınlar kocalarının aileleriyle evlenir ve bu nedenle temel sosyal
birimin dışındadır. Bunun yanı sıra kadınlar, erkek egemen katı hiyerarşisi
çerçevesinde ve koca – aile – köy ekseninde cinsel nesneler, anneler ve işçiler
olarak değer görürler. Namus ve utanç
ikilemi ahlakın temelidir ve kadınların bekâreti, iffeti, evlilik erdemi ve
özellikle doğurganlığı oldukça önemli ve korunması gereken özellikleridir. Bunlara
ek olarak, tecavüz, sembolik ve tarihsel olarak Güneydoğu Avrupa'da bazı
evlilik ritüellerinin bir parçası olmuştur. Bu “tecavüz oyunu” genellikle
kadının ve ailesinin rızası olmadan bir erkeğin bir kadını kaçırıp karısı
olarak üzerindeki hakkını cinsel olarak ifade etme şeklinde gerçekleşirdi. Ayrıca
evlilikten önce kadın cinselliğine duyulan güvensizlik düğün gecesinden sonra
alenen bekâretin kanıtını gösterme geleneğini doğurmuştur ve düğün gecesinin
kanlı çarşafları geleneksel olarak herkesin şahitliği için asılarak halka
sergilenir. Bu örneklerdeki gibi, kadınların iffetine, tekeşliliğine ve
doğurganlığına verilen önem ve değer göz önüne alındığında, kadınların neden Hırvatistan
ve Bosna Hersek'teki savaşta kritik hedefler oluşturduğu anlaşılabilir.
Eski
Yugoslavya'daki savaşta, tecavüz ve cinsel işkence kurbanlarının gerçek sayısı
tam olarak bilinmemektedir. Tecavüzü kabul etmenin utanç ve onursuzluk olarak
görüldüğü ve bu sebeple birçok kurbanın sessiz kaldığı göz önüne alındığında
işlenen cinsel suçların tahminlerden de fazla olduğu gerçeği ortaya
çıkmaktadır. Bosna Hersek hükümeti tarafından Eylül 1992 sonunda açıklanan
rakamlara göre, yaklaşık bir buçuk milyon nüfusun yüzde 15'i toplama kamplarına
hapsedildi. Tecavüz kampları olarak da adlandırılan bu kamplarda her iki cinsiyetten
bireylere tecavüz ve cinsel sakatlama gibi yöntemlerle fiziksel işkenceler
yapıldı. Erkekler, kadın akrabalarının defalarca tecavüze uğramasını izlemek zorunda
kaldı. Kamplardaki kadın kurbanların çoğu öldürüldü ya da toplu tecavüz sonucu
kanamadan veya utanç intiharları sonucunda öldüler. Bu kamplardaki savaş tecavüzleri,
stratejik bir amaca hizmet eden kasıtlı bir istismar modelinin bir parçası
olarak bir etnik nüfusa karşı soykırım aracı olarak kullanılmış ve “etnik
temizlik” biçimi haline gelmişti. Bir erkek askere göre, askerler tarafından
tecavüz eylemleri gerçekleştirilmiş olsa da, önceden planlanmış tecavüz
kampları olmasaydı tecavüz vakalarının sayısı bu noktaya ulaşmazdı. Örneğin, Sırp
askerlerinin işlediği cinsel suçlar sistematikti. İsteksiz Sırp askerleri bazen
üstler tarafından kadınlara tecavüz etmeye veya tecavüze yardım etmeye zorlanırlardı.
Bir Sırp askerine göre, komutanları kendilerine Müslüman kadınlara tecavüz edip
öldürme talimatı vermişti, çünkü bu savaşçıların moralini yükseltmek için iyi
bir yöntemdi. Fakat sistematik tecavüzün asıl amacı, kadınları etnik
kimliklerinden "temizlemek" ve erkek akrabalarını aşağılamaktı. Aynı
zamanda, cinsel şiddet erkek mahkûmlara da uygulan bir işkence türüydü.
Genellikle zorla cinsel ilişki, tecavüz ve özellikle kardeşler ya da babalar
ile oğullar arasındaki oral seks şeklinde gerçekleştirilen cinsel şiddet
erkeklerin baş etmekte zorlandıkları, eşcinsellikle “suçlandıkları” ve cinsel
kimliklerini sorgulamaya itildikleri en zor travmalardı. Bir başka örnek
olarak, Sırp askerlerin kadınları bilinçli bir şekilde hamile bırakması ve
kürtaj yapamayacak şekilde hapsetmeleri de sistematik cinsel şiddetin ve etnik temizliğin
bir başka türüdür. Bir kadının bedeni ve üreme kabiliyetinin kullanıldığı bu
eylemler, toplumun namus kompleksi üzerinde şekillenerek başka bir gruptan
erkeğin çocuğunun doğması ve büyütülmeye zorlanması ile rakip soy, kurbanın
soyunu kalıcı olarak istila etmektedir. Bu şekilde, tek tek kadınlara yapılan
tecavüz eylemleri, daha büyük toprak işgallerinin mikro kozmosları olarak
ortaya çıkmaktadır. Böylece soykırımcı tecavüzler ve etnik temizlikler ile bireysel
bedenler, sosyal bedenlere dönüşmüştür.
Sonuç
olarak, tecavüzün bir sapma olmaktan ziyade, bir savaş silahı olarak kullanılması,
doğrudan Güney Avrupa'daki cinsellik ve namus kavramları ile ilgilidir. Bir
başka deyişle, barış zamanı kültüründeki onur ve utanç kavramları anlaşılmadan,
savaş zamanı davranışlar çözümlenemez. Bu kavramların ortaya çıkardığı
cinsellik ideolojileri; Hırvatlar, Müslümanlar ve Sırplar tarafından paylaşılması
nedeniyle savaş tecavüzleri eski Yugoslavya'da bu kadar etkili bir silah ve
terör eylemleri haline gelmiştir.[i]
Yorumlar
Yorum Gönder