Savaşçı Kadınlar
Kitap Bölümü İncelemesi
Laura Sjoberg & Caron E Gentry, 2007. "Dying for Sex and Love in the Middle East", Mothers, Monsters, Whores: Women's Violence in Global Politics, New York: Zed Books, pp. 112-140.
Tuba Nilüfer UĞUR
Kaynak: http://www.gazetevatan.com/isid-kadinlari-savasmalari-icin-gonderiyor--919609-dunya/
Ortadoğu’ da erkekler gibi kadınlar da şiddet eylemlerine
katılmaktadırlar. Bölgedeki toplumsal cinsiyet kimliklerinin dağılımında
kırılmalar oluşturan bu katılımlar birçok sebebe dayandırılmaktadır. Bu
sebepler kadınların duyguları tarafından yönlendirildiği ya da erkeklerin
piyonu olarak hareket ettikleri yönünde olduğu gibi bombalı eylemi
gerçekleştirmenin ya da terör öğütlerine üye olmanın kadınlara daha fazla
eşitlik sağladığı şeklinde de değerlendirilmektedir. Örneğin marjinalleştirilen
Filistinli kadınların direniş hareketlerine katılarak ya da şiddet eylemleri
gerçekleştirerek toplum içinde sahip olamadıkları eşitlikleri kısmen olsa da kazanabildikleri
ileri sürülmektedir.
Ortadoğulu
kadınlar için kamusal alan erişilemez olsa da, siyasi mücadeleye katılımları
tarihsel bir sürece sahiptir. Örneğin ilk dönem İslam mezheplerinden biri olan
Haricilik, kadınların erkeklerle birlikte dua, hac, oruç ve sadaka gibi dini
görevlerin yanında cihada katılmalarını da zorunlu kılmıştır. Diğer bir örnek
olarak Birinci Körfez Savaşı sırasında
Iraklı askerlerin dörtte biri ve Kuveytli askerlerin yarısı kadınlardan
oluşmaktaydı. Ayrıca hem Birleşik Arap Emirlikleri hem de Yemen, eğitimli kadın
savaş kuvvetleri bulundururken, Kaddafi'nin Cumhuriyet Muhafızları ve kişisel
korumaları da kadınlardan oluşmaktaydı. Örtünme ve inzivaya çekilme hali
Ortadoğulu kadınlar arasında yaygınlaştıkça kadın savaşçılar daha düzensiz bir
hale gelseler de son otuz yılda kadınların küresel cihada katılım oranı arttı
ve bu dönüşüm ile kadınların 'mücahit' olmadaki elde ettikleri başarılar El Kaide
gibi muhafazakar örgütleri kadınların savaşçı olarak değerini yeniden düşünmeye
zorladı. Kadınlar, direniş örgütlerine ve eylemlerine ilk olarak geleneksel
rolleri ile yerleştiriliyordu. Fakat çatışma devam ettikçe, kadınların
erkeklere ayrılmış olan rollere entegrasyonu giderek artmaya başladı. Kadınların
silahlara erişimi erkeklere karşı potansiyel eşitliklerini sağladı ve hem fiziksel
hem de duygusal açıdan yetenekli olduklarını kanıtlamaları kadınların aciz
olduğu klişesinin etkisini azalttı.
Pek çok araştırmacı kadın intihar bombacılarının motivasyonunu travmatik bir olay için intikam olarak değerlendirmektedir. Erkeklerin motivasyonları ise genellikle stratejik bir siyasi hamle olsa da çoğu zaman intikamla yakından bağlantılıdır. Aynı şekilde, kadınların kişisel motivasyonları olsa bile, kadın şiddeti kendi stratejik mantığını ve komuta sahiplerinin mantığını da beraberinde getirir. Ancak Filistinli kadın intihar bombacılarının profilleri, onları harekete geçiren siyasi motivasyonların önünde tutularak asıl sebeplerinden uzak bir şekilde değerlendirilmektedir. Şiddet eylemlerine katılan birçok kadın üzerinde yapılan açıklamalar, kadınların ya kendileri için ya da aileleri için kaybettikleri onuru geri kazanmaya çalıştıklarını ima etmektedir. Kadın intihar bombacıları arkalarında mesajlar ve videoları ile bıraktıkları şehadet açıklamalarında genellikle politikaya odaklanırken, eylemlerinin analizi kişisel yaşamlarına ve kadınsı “eksikliklerine” odaklanılır. Örneğin Wafa İdris, ilk Filistinli kadın intihar bombacısı olarak öldü. Wafa, intihar saldırısını siyasi nedenler ile şekillendirmiş olsa da ölümü ardından yapılan açıklamalar çocuk sahibi olamaması ve boşanması gibi ailevi çaresizlik eksenindeki değerlendirildi. Benzer bir örnek olarak Hamaslı kadın intihar bombacısı Reem al-Riyashi, halkı için şehit olma ve tanrı ile buluşma arzusuna dile getirdiği bir video bırakarak gerçekleştirdiği intihar eylemini dini ve milliyetçi bağlılıkları çerçevesinde şekillendirirken, eylemi sonrası yapılan açıklamalar cinsel rollere ve Al-Riyashi’ nin kocası ile olan problemlerine ve odaklanıyordu.
İsrail işgali ve
bunun sosyo-ekonomik sonuçları direniş eylemlerinin ana motivasyon kaynağını
oluşturmaktadır. Hamas, başlangıçta bir kadının çatışmalarda ve düzenlenen
eylemlerde en uygun rolünün savaşçıları desteklemek olduğunu öne sürerek kadın
intihar bombacılarına karşı çıktı. Fakat Hamas' ın ilk kadın üyesinin kendisini
havaya uçurması ile bu düşünce evrim geçirmeye başladı. Artık silahlı direniş,
tüm Müslüman erkek ve kadınlar için düşmanın topraklardan çekilmesine kadar
devam edecek bir zorunluluk ve tüm ölümlerin intikamı haline geldi. Cihat, hem
erkeklerin hem de kadınların katılması gereken bir olgu şeklini alırken
kadınlar da cihat sürecinde erkeklerle aynı seviyede olan ve hedeflere daha
kolay ulaşabilen yedek bir ordu halini aldı.
Ortadoğulu kadınların
intihar eylemlerinin odak noktası genellikle siyasi ve dini nedenler ile
şekillenmektedir. Ancak uzman açıklamaları ve medya yayınları bu eylemleri toplumsal
cinsiyet temelli kişisel sebepler ekseninde değerlendirmektedir. Kadın intihar
bombacısının kim olduğu ve neden hareket ettiği hakkında namus, evlilik,
annelik veya evlat konularında kısmi ve marjinal hikayeler anlatarak
cinsiyetlendirilmiş ve sansasyonel ifadelere başvurulması; kadının bir tür
kişisel travmanın intikamını almak için şehitliği seçtiği ve kadınların kişisel
egemenlikler tarafından motive edildiği varsayımı eylemlerin siyasi saiklerini
ve direniş kültürünü görmezden gelmektedir. Bu görüşler çerçevesinde erkekler
aklı başında intihar bombacıları olabilirken kadınların intihar bombacısı
olması tamamen kişisel ve duygusal sebepler ile şekillenen mantıksız eylemler
olarak ortaya çıkmaktadır. Kadının katılımının ardındaki nedenlerin bu şekilde
biçimlendirilmesi intiharların ardındaki siyasi motivasyonu tamamen yok
saymaktadır.

Yorumlar
Yorum Gönder