Kadın ve Savaş

 Tuba Nilüfer Uğur

Meydana gelen çatışmalar hem gerçekleştiği süreçte hem de sonrasında birçok suç unsuru doğurmakta ve çeşitli sorunlara sebep olmaktadır. Bu sorunlar çatışma bölgesindeki herkesi etkiliyor olsa da en büyük yükü kadınlar ve kız çocukları çekmektedir. Birleşmiş Milletler’in istatistiklerine göre savaşlardaki ölüm oranlarının %90’ı sivillere ve bu oranın ise ezici bir çoğunluğu kadın ve çocuklara aittir (Ördek, 2017). Sivillere uygulanan şiddet karşı tarafı zayıflatma amaçlı bir silah olarak kullanılmakta ve bu da en çok kadınlar ve kız çocukları üzerinde uygulanmaktadır. Örneğin silahlı güçler tarafından taciz edilme veya tecavüze uğrama, cinsel kullanım maksadıyla takas edilme, cinsel şiddet ve bulaşıcı hastalılara maruz kalma çatışma esnasında uygulan şiddetler içinde sayılmaktadır. Bunların yanı sıra kişiler çatışmalardan kaçarken haydutlar ve sınır güvenliği sorumluları tarafından da cinsel şiddete uğramakta ve insan kaçakçıları tarafından ele geçirilme gibi tehlikeler ile karşı karşıya kalmaktadırlar (Sexual and Gender-Based Violence against Refugees, 2003). Kadınlar ve kız çocukları için çatışma ortamından ve tehlikeli göç yollarından kurtulduklarında bile şiddet ihtimalleri son bulmamaktadır. Örneğin bir ülkeye sığındıklarında cinsel şiddete uğrama, sömürülme, baskı ile mal varlıklarına el konulması, cinsel şiddete uğrama, hayatta kalmak için seks hizmeti sunmak zorunda kalma gibi birçok tehlike ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca oluşan fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet hali kadınlar ve kız çocukları karşı değil LGBTQ+ bireylere de uygulanmaktadır. Özellikle trans kadınlar, eşcinseller ve biseksüel kadın ve erkekler hayatta kalma stratejisi olarak seks işçiliğine yönelmektedirler (Ördek, 2017).

 

https://marksist.org/icerik/Haber/6905/Suriyeli-kiz-cocuklarinin-kucuk-yasta-evlendirilmesiyle-ilgili-raporda,-kucuk-yasta-evliligin-Kulturun-bir-ogesi-oldugu-iddia-edildi#

Pek çok Suriyeli kadın hayatlarını idame etmek ve çocuklarına bakmak için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyorlar ya da buna mecbur bırakılıyorlar. Kadınların, suç örgütleri tarafından sömürülmesinin yanı sıra eşleri ya da babalarının zorlaması yüzünden de bu sektörde çalışmak zorunda kalıyorlar (Suriyeli kadınları eşleri de fuhuşa zorluyor, 2018). Bununla beraber sığınmacı olarak gelen kız çocukları da daha 18 yaşına gelmeden para karşılığında satılıyor veya yine para karşılığında kendinden yaşça çok büyük yerliler ile evlendiriliyorlar (Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar Raporu, 2014).

Kadınlar ve kız çocuklarının maruz kaldığı bu şiddet ortamının nedenleri savaş halindeki kaostan kaynaklanmamaktadır. Bu durumun temeli toplumsal cinsiyet normlarının savaş sırasında daha çok yoğunlaşması ve ataerkil sistem tarafından daha kolay sömürülmesi ile alakalıdır. Göç edilen ülkeler insan haklarına önem veren bir hukuk devleti olsa da toplumsal yapısı cinsiyet eşitsizliği üzerinden şekilleniyorsa uygulanan ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetlerin bir suç olarak değerlendirmesinin ihtimali ortadan kalmakta ve üstü kapalı bir meşruiyet kazanmaktadır. Bu şiddet hallerinin çözümünde hem ev sahibi devletlerin hem de uluslararası örgütlerin üzerine çok fazla sorumluluk düşmektedir. Yine de yapısal olan bu sorun üzerine politikalar üretilerek çözüme kavuşturulması olanaksız görülmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Toplumsal Cinsiyet ve Barış

Kitap İncelemesi: Judith Butler, Cinsiyet Belası

KARAR 2467 - BM KADIN, BARIŞ VE GÜVENLİK AJANDASINDAKİ SON GELİŞME